3 Günlük Aydın Rotası: Aydın Gezilecek Yerler Listesi


Upuzun Söke Ovası’nın çevresinde, Beşparmak Dağı’nın (Latmos) gölgesindeki Aydın şehrindeki gezilecek yerlerin sonu Menderes Deltası ile buluşur. Büyük Menderes’in senelerce taşıdığı alüvyonlar ile ova olan Söke Ovası aslında denizmiş..Şimdilerde ekili tarım arazisi olan Söke Ovası’nın çevresini birçok mitolojik kahramanlar, antik şehirler, tarihi olaylar, mübadeleyle gelen Türkler ve daha birçok hikaye çevrelemiş.. Gezmeden bu bölgenin bu kadar zengin olduğunu fark etmemiştik.. 


Bizim 3 günlük rotamız şu şekilde: tıklayın.. Hepsi bir güne sığar mı? Çok koşturmalı olur. Ama 2 günde biter.. 3 günde ise rahat rahat gezersiniz.


Konaklama için Güllübahçe’deydik. 

Dilek Yarımadası (Büyük Menderes Milli Parkı)ı: Büyük Menderes Milli Parkı olta balıkçılığı, Doğa Yürüyüşü, Yaban Hayatı Gözlemciliği, Kuş Gözlemciliği için doğal milli park. Ayrıca yar yüzmek için çeşitli koylar.. Yalnız öyle tamamını gezeyim diyemiyorsunuz. Biz sonundaki kilisede güneşi batırmak için ne kadar uğraşsak da denize girilen son koyda jandarma barikatı ile karşılaştık. Sebebi: karşıdaki Yunana adalarına çok yakın olmasıymış..

Zeus Mağarası: Dilek Yarımadasının girişinde bulunan mağarada Afrodit bu mağaranın suyundan güzelleşirmiş. Bu efsaneyi Ege’de birçok yerde duyduğumuz için artık görmeden inanmam kafasındayız. Misal Göcek Hamam Koyu.. Bir efsane de, Meryem Ana’nın Sisam Adas’ından Efes’e giderken burada yıkanması. Böylece kadınları gençleştiriyormuş. Şahsen suratımı yıkadım değişen bir şey olmadı.. Adını Poseidon’un öfkesinin geçmesini beklemek için Gök Tanrısı Zeus’un buraya kaçıp, saklanmasından alıyor.. 

Kayalardan gelen suyun sızmasıyla oluşan mağaranın suyu 10 metre derinliğinde. Yani isterseniz atlayıp yüzebiliyorsunuz. Ama bu zevki, hurra suya atlayanları düşünürsek yasaklasar daha iyi olur sanki.. Bizce asıl önemi İonia Federasyonunun 12 şehir devletinin toplantı merkezi olan Panionion yani Güzelçamlı’da yer alması..

Gelebeç: Söke Güllübahçe’nin tepesindeki yerleşim yerine verilen ad. Aslında köyde Rumların yaşadığı yere deniyormuş. Türklerin yaşadığı yere de Güllübahçe..

Aziz Nikolaos Kilisesi: Söke Gelebeç’te 1821’de Rumlar tarafından inşaa edilen kilisenin tavan süslemeleri hala duruyor. Noel Baba yani Aziz Nikolaos adına Anadolu’da inşaa edilmiş 2. kilisedir. Kemiklik yani Osteofilak kilisenin bahçesinde yer alıyor. Rumlar zamanında bahçedeki mezarların dolmasından dolayı yeni yer açmak için, eskiden ölen kişilerin kemikler çıkarılıp burda toplanırmış. İçeri girmek ücretsiz.

Priene Antik Kenti: Giriş ücreti: 20 TL, müzekart ile ücretsizAydın’ın Güllübahçe Beldesi’ndeki Priene Antik Kenti oldukça geniş bir alana kurulmuş liman şehri. Tepedeki bu yerleşim nasıl olur da liman şehri olabilir derseniz, eskiden Söke Ovası sular altındaymış. Yaklaşık 2 saatte genel hatları ile antik kenti gezebilirsiniz. Buraya gidiyorsanız google maps sizi bize yaptığı gibi yanlış yere gönderebilir. Turunçlar levhasını geçtikten sonra baktınız köyden çıkıyorsunuz, bilin ki yanlış yere gidiyorsunuz. Çünkü haritalar Priene Antik Kenti’nde kullanılan mermerlerin çıkarıldığı dağa götürüyor. aslında dağ tepe aşarak antik kente biraz kaçak bi giriş de yapılabilir ama yamaçlar dik.. Ayrıca giriş zaten ucuz. Bizce maceraya gerek yok.. M.Ö. 2000’li yıllarda kurulduğu düşünülen Priene Antik Kenti, Ptolemaic, Seleucid, Pergamum, Roma ve Bizans yönetimleri altına girmiş. Hatta Bizans döneminde piskoposlukmuş.. Yokuşlu bir yere kurulduğu için sık sık merdivenler var. Ayrıca sokaklarda yaklaşık 3.5 metrelik genişliğe sahip.. Önemi: Eski şehir planlamacılığının en güzel örneklerinden olması. Grid sisteminde inşaa edilmiş yapılar. Ayrıca M.Ö. 4. yüzyıldan kalma Apollon Tapınağı, antik tiyatro, agora günümüze kadar gelmiş tarihi yapılar..

Aydın Kahve Molası için adres: Günbatımı Restaurant. Aydın Söke Güllübahçe’deki restoran adını muhteşem günbatımı seyir noktası olmasından alıyor. Eski bir taşyapı olan 2 katlı restoranda, tarihi eşyalar duvarları süslemiş. Onların içinden geçerek 2. kata çıktığınızda ise sanki sonsuzluğa uzanan Menderes Ovası ve ovanın üstünde batan güneş.. Tabii gittiğiniz tarihe göre güneş de yönünü değiştirecek.. Menderes Ovası’nı bembeyaz pamuk tarlalarında hasat yapılmadan önce görmenizi tavsiye ederiz.. Bu arada nokta atışı burayı seçmemizin nedeni: 1- Aydın’da görülmesi gereken yerlerden olan Aziz Nikolas Kilisesi’nin karşı komşusu olması 2- Ayrın gezi rotamızda bir sonraki durağımız olan Priene Antik Kenti’ne yakınlığı. Bu arada sadece kahve değil, kahvaltı ve akşam yemeği için de yöredeki halkın dahi bölgedeki tek tercihi..

Tabia Fabrika Mağazası: Söke Atburgazı köyündeki mağazada doğal yağlar, sabunlar satılıyor. Güllübahçe’den Didim istikametine giderken yolunuzun üstünde olacak..


Doğanbey Köyü: Uzaklarda Büyük Menderes’in oluşturduğu deltayı seyredebileceğiniz tepedeki Doğanbey Köyü, kısmen kurumuş bir dere yatağı ile ikiye bölünmüş.. Köyün iki tarafını eski bir köprü bir araya getiriyor.

Doğanbey Köyü bir zamanlar Antik Thebai Kentinin bir parçasıymış. Zamanla harabe olan antik kentin üzerine 19. yüzyılda Padişah II. Abdülhamit’in buyurmasıyla etrafındaki adaların ihtiyaçlarını karşılamak için yeniden şehir kurulmuş. Eski bir Rum köyü olan Doğanbey Köyü’nün ilk adı Domatia olmuş böylece. Rumca’da ‘odalar’ demekmiş. Sebebi de köydeki evlerin küçük odalardan oluşan mimarisiymiş.
Yeniden kurulan şehre, 19. yüzyılda civar adalardan (Samos, Girit, Kula, gibi) sanatçı ve tüccar Rumlar yerleştirilmiş. Domatia’daki Rumlar, İngiliz ve Yunanlılar ile birlikte olup I. Dünya Savaşı’nda Samos’tan gelen baskıncıları köylerinde saklamış. Uzun süren çatışmalarda Efeler ile mücadelesi uzun sürmüş. 1922’de Türkler İzmir’e girince Rumlar kaçmış. 1924’teki mübadelede özellikle Selanik, sonra Arnavutluk ve Bosna’dan Türkler yerleştirilmiş. 1925’teki Şeyh Sait isyanıyla bu sefer Kürtler köye yerleştirilmiş. Sonralarda dik ve taşlık köyde yaşamak istemeyen halk, Yeni Doğanbey denilen düzlüğe yerleşmeye başlamış ve köydeki yerlerini de satılığa çıkarmış. Tabii Söke Ovasında çalışan halkın tarlaya yakın olmak istemesi ve nüfusun çoğalıp köyün yetersiz kalması da etkili olmuş bu kararda..

Zamanla özellikle İstanbul’dan araştırma görevlileri, sanatçılar köye gelmeye başlamış. Doğal SİT alanı olan köyü aslına uygun restore edip köyü şimdiki haline bürümüşler.

  • Doğanbey İlkokulu: 1890’larda hastane olan bina, mübadeleye kadar hastane olarak kullanılmış. Bir süre hayvan barınağı olarak kullanıldıktan sonra 2004 yılında Ziyaretçi Tanıtım Merkezi olarak hizmet vermeye başlamış. İçeride Dilek Yarımadasındaki bitki ve hayvanların örnekleri, teleskop ile yarımadadaki kuşların gözlenebildiği  Müze Odası, sergi odası, kütüphane, eğitim odası, vs. de bulunuyor. Bu arada Dilek Yarımadası’nda Jandarma eşliğinde orman ve vadi trekking yapılıyor. Köyden başlayıp yaklaşık 2 saat sürüyor.Kıyafet Koleksiyonu Müzesi: Türkiye’nin en büyük 2. Osmanlı kıyafeti koleksiyonuna sahip.
    Köyde tarihi şapel ve kilise de bulunuyor.

 Konaklama için fazla alternatif yok. Karina Pansiyon genellikle öne çıkan yer oldu..
Yemek molası için: Domatia Kafe

Karina: Yeni Doğanbey Köyü’nün sahili. Bu sahil alıştıklarınızdan farklı olarak kısmen kapalı ve Jandarma kontrolünde. SEbebi ise, Yunan adası olan Samos (Sisam) Adasına en yakın nokta olması.. Tam sahile kurulmuş bu gmrük noktasında yreel halk belli günlerde kasa ile balık alabiliyormuş. Birkaç tane balık restoranı var. En meşhur olanı ise Karina Balık. Biz burada balık yemedik ama dikkatimizi çeken mekan Tarihi Gümrük Balıkçısı oldu. Burada kesinlikle ve kesinlikle güneşi batırın. Böyle güzel sarının tonlarını en son nerede gördük hatırlamıyoruz. 

Milet Antik Kenti: Giriş ücreti: 40 TL

Kentin kuruluşuna dair birçok efsane var. Bilinen tarihi kanıtlarla M.Ö. 494 yılındaki Pers istilasıyla akropolisin, Aslanlı liman ve tiyatro çevresinde şekillenmesi. Hamam, tiyatro gymnasium, depolar, Güney Agora kapısı, vs. Roma döneminden kalma yapılardır. Miletos Antik Kenti de liman kentidir. Büyük Menderes’in taşıdığı alüvyonlarla kentin dolmasıyla bu özelliğini yitirmiştir. M.S. 5378 yılından itibaren piskopoluğa dönüşür. Bizans zamanında Palatia, Osmanlı döneminde ise Balat ismini alır. Önemi: felsefe, bilim ve sanatın başkenti olması. Antik Yunan’da bilimde ilerleme Miletos ekolüyle olmuş: “Miletoslu Anaksimenes varoluşu açıklamaya çalışmış, Anaksimandros tanrılara dayanmayan evrensel kanunları taşlara kazdırmış, Hekataios ise coğralyada üstünlük göstermiş ve dünya haritasını ilk çizen kişi olarak tarihe adını yazdırmıştır.Felsefenin babası sayılan Thales ise Mısıra yaptığı ziyaret sonrasında güneş tutulmalarını hesaplamayı öğrenmiştir. Thales, aynı zamanda maddenin birkaç temel bileşenden oluştuğunu öne sürerek atom kavramına giden yolu açmıştır.” Ayrıca Milet Antik Kenti’nin çıkışındaki Milet Müzesi’ni aynı biletle gezebilirsiniz.. Kaynak: müze.gov.tr

Akköy: Yol üstünde göreceğiniz eski Rum evleri arasından Didim yolu geçiyor. Bu köyde üzümcülük ile uğraşıldığından civarsa şarap evleri varmış. Biz yola devam ettik ama vaktiniz varsa siz bi uğrayın..

Tavşan Burnu: Çadır kampı da yapılabiliyor. Milli park ama biz güneşi batırmak için seçtik. Yol kenarında durup siz de izleyebilirsiniz. Hem bedava..

Didim Apollon Tapınağı: Giriş ücreti: 50 TL

Apollon Tapınağı rotanızı Didim’e çevirdiğinizde karşınıza çıkacak olan antik çağın en iyi korunmuş tapınaklarındandır. Tapınak kehanet merkezi olarak kullanılmış.Yapımına M.Ö. 453 yılında başlanan tapınak, Persler tarafından zarar görmüş. Ayrıca depremlerle de çoğu yapı yıkılmış. Tapınağın önemi: İon tarzında yapılmış Dünyanın 3. büyük tapınağı olması ve tapınağın koruyucusu Medusa heykeli. Medusa, Gorgolar adı verilen 3 kız kardeşten (Sihenno, Euryale diğerleri) tek ölümlü olanı. Gorgo kelimesi Yunanca korkunç anlamına gelen Gorgos’tan geliyor. Baktığı her yer itaşa çevirdiğine inanan Yunanlılar, yılan başlını yani Medusa’yı, korumak istedikleri her yerde kullanmışlar.

Saplı Ada: Akbük’teki ada üzerinde Antik tarihe ait kalıntıların olduğu doğal SİT alanı. Ada sahile bir dille bağlı olduğu için Marmaris Kızkumu gibi yürüyerek geçilip gelinebilir. Aydın’ın nadide denize girmek için güzel sahillerine sahip Akbük’e geldiğinizde görebilirsiniz. Özellikle bu arda için yolu uzatmaya gerek yok..

Bafa Gölü: Türkiye’nin kuş gözlem noktası olan Bafra Gölü Ege bölgesinin en büyük gölü. 250 çeşit kuşu gözlemleyebileceğiniz Bafa Gölü Aydın- Muğla il sınırında yer alan Bafa Gölü’nün çevresinde birçok antik yapı var. Mesela Latmos Antik Kenti, İksi Manastırı, Yediler Manastırı gibi.. Ama en iyi manzarasını Muğla Milas’a bağlı Kapıkırı Köyü’nden görebilirsiniz. Herakleia Antik Kenti’nin tarihi kalıntıları üzerine kurulmuş Kapırıkı Köyü’nden başlayarak yürüyüş patikalarını takip edip gölün çevresinde gezebilirsiniz. Aslında Büyük Menderes’in alüvyonlarıyla Söke Ovasını oluşturmasından önce Ege denizinin bir körfezmiş Bafa Gölü. Dolayısıyla bu tatlı sularda hala balıkçılık yapılıyor. Hatta Bafa Gölü’nün Büyük Menderes’le bağlantısından Meksika’da görülen yılan balıkları geliyormuş.. Üzerinde birkaç ada da bulunan Bafa Gölü, Söke- Milas yolunda yemek molası vermek için ideal.

Myus Antik Kenti: Avşar Mahallesi’nde yer alan antik kent Avşar Antik Kenti olarak da geçiyor. Diğer gördüğümüz antik kentlerden en bakımsızı. Zaten İon kentleri arasında da en yoksul olan kent burasıymış. Zamanında ünlü birini yetiştiremediği ve hastalıklarla uğraştığı için gözden düşmüş bir kent olarak biliniyor.. Yani “gitmesek olur mu?” Evet olur..

Milas’ta Kazıklı Koyu da civarda gezilecek yerlere alternatif olabilir.. Ayrıca Nazilli civarında Arpazlı Ailesi’nin konağı, Nysa Antik Kenti’de Aydın sınırları içinde yer alan diğer gezilecek yerler…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.