KARAGÖL-MAÇAHEL-BORÇKA ÜÇGENİ (VIP)

Çayelinden Öteye, Gidelum Yali Yali…


Karadeniz turu planı yaptığımızda, sürekli kafamıza takılan tek bir şey vardı: Neden bir yuvarlak yapamıyoruz ve gittiğimiz yerden geri dönmek zorunda kalıyoruz? Her ne kadar Karadeniz gezi rehberimize önceden hazırlansak da, bunun cevabını ancak gerçekten Karadeniz’e gittiğimizde anladık.. Yollar el vermiyor!  Evet cevap aslında bu kadar basitmiş shshs.. Ve sürekli hazırladığımız Karadeniz’de  gezilecek  yerler  listesindeki rotamızdan çıkarak, gitmek istediğimiz son destinasyona ulaşamadık ama aynı zamanda görülecek yerler listemizden daha fazlasını da gördük. Nasıl mı? Yollarrr shshsh..

Gelelim Karagöl Maçahel Borçka üçgeni turumuza… Bizim asıl istediğimiz şey, Maçahel yaylasına gidip Şavlat Yaylalarına çıkmaktı. Çünkü Karadeniz gezisi öncesi yaptığımız araştırmalarda karşılaştığımız şu fotoyu bulmak istiyorduk;

@hurhaber

Tabii hayaller ile gerçekler başka oluyor shshs.. Dahası, Maçahel’deki yaylalarda konaklamak istiyorduk. Ama yol o kadar uzun geldi ki, biraz hızlandırmak ve akşam karanlığından kaçınmak için biraz değişiklik yapmamız gerekti. Öyle ki yollar sürekli bize bir seçim yapmanızı gerektirdi: Yani mavi mi yoksa kırmızı hap mı durumunu gerçekten yaşadık shshs..

Peki idealdeki Karagöl Maçahel Borçka üçgeni nasıl bir haritaya dönüştü?

Çayeli- Arhavi- Borçka- Karagöl S harfi oldu! Asla pişman değiliz. Yine olsa yine yaparız. Haritalara aldanmamak gerektiğini bi kez daha görmüş olduk. Tecrübeyle sabit yazımıza devam edelim…

Karagöl

Karagöl- Maçhael- Borçka turunu nasıl yapabilirim? 

Dilerseniz özel aracınızla, dilerseniz tur ile bu turu yapabilirsiniz. Şunu unutmayın; yollar çetrefilli! Araç kullanmada kendine güvenen ve 4 şoförü olan bir grup olsak da, biz bile tur ile anlaşmayı uygun bulduk… Tavsiyemiz özellikle Karadeniz’in bu bölgesini günü birlik tur ile yapmanız. Ve yolların zorluğunu ile ter dökmek yerine, manzaranın tadını çıkartmanız…

Bu tur Karadeniz’ in güzide turlarından olduğu için, özellikle Rize‘ye ayak basar basmaz, çeşitli tur opsiyonlarını sadece tur şirketlerinde değil, alelade dükkanların camlarında bile görebilirsiniz. Karadenizi iyi tanıyan lokal firmalara güvenebilirsiniz. Burada önemli olan gezeceğiniz bölgeye yakın bir noktadan tura başlamanız. Bu yüzden biz bu Doğu Karadeniz turuna Çayeli’den başladık..Ve şans eseri VIP olarak turu tamamladık shshs..

VIP tur nedir peki? 

Daha önce tavsiye edilmiş olan… Tur şirketinden biletlerimizi aldık ertesi gün için. Sonra bir baktık, turda sadece biz! Çünkü 6 kişi olduğumuz için, 1 grup oluyormuşuz ve başka talep yoksa, VIP araç ile turu yapabiliyormuşuz.. Oldu mu bize VIP tur kıpss.

karadeniz-vip

Karagöl- Maçhael- Borçka turunu ne zaman yapmalıyım?

Söz konusu Karadeniz olunca hava durumu ayrıca önemli bir konu oluyor. Eğer Karadeniz’in hırçın fırtınalarından, dinmek bilmeyen yağmurlarından nasibinizi almak istemiyorsanız, önerimiz bahar ya da yaz ayları. İlkbahardan Eylül ayı sonuna kadar Karadeniz’in dik yamaçlarını zorlayabilirsiniz. Eylül ayının son haftası itibariyle yağmurlar başladığı için, Ekim’e kalmamamızı öneririz… Karadeniz’ de havanın her zaman kararıp yağmur yağabileceğini ve dağların tepesinde sis bastırabileceğini unutmayın…

Çayeli’nden öteye Karagöl- Maçhael- Borçka Üçgeni VIP turumuzla gidelim yali yali..

Karagöl- Maçhael- Borçka Turu

Rotadan çıktığımız yeni Doğu Karadeniz rotamız , bizi fazlasıyla tatmin etse de Maçahel’e gidemedik.. Kesinlikle gidilecek yerler listemizde hala varlığını korusa da, Google haritalara sinir olmamak elde değil 🙁 Gelelim peki bizim turumuz nasıl?

RİZE‘den başladık yola…

1- Çayeli: Biz Rize Yenikale Köyü‘nde konakladığımız için başlangıç noktası olarak bize en yakın merkez olan Çayeli’yi seçtik.  Yazımızı sonlandırırken, burayı seçmemizin ikinci ve asıl nedenini de yazacağız.. Sürprizzzzz….  Çayeli VIP ayrıcalığı ile kendimizi doğanın ellerine bıraktık. Neden mi? Bizi yine liste dışı bir yer bekliyormuş. Haritada baktığımızda görmediğimiz, fakat Çayeli’ye geldiğimizde dikkatimizi çeken kahverengi bir tabela vardı: Ağaran Şelalesi. 

  • Ağaran Şelalesi (Ya da Ağmaran Şelalesi): Çayeli’ye gelmişken görebileceğiniz doğa harikasına; Ağaran Şelalesi! Karadeniz’in gizli güzelliği olarak gün geçtikçe popülerleşen Ağaran Şelalesi, tam anlamıyla görsel bir ziyafet çektiriyor ziyaretçilerine. Ulaşımı da bir o kadar kolay; Çayeli merkezden Şairler Deresi‘ni takip ederseniz 12 km sonra şelaledesiniz. (Tabii o kadar yakın olmasını beklemiyordunuz herhalde, Karadeniz burası shshs ) Yolun son kısımları patika yol ile sağlansa da, Karadeniz için gayet normal bir yol! Şelalenin suyunun  döküldüğü yerde oluşan gölette suya girebilirsiniz. Ama en önemlisi şelalenin orta kısmında suyun içinden çektireceğiniz fotoğraf. İki yanınızdan su akarken, arkanızda yeşilin en güzel tonları ile harika bir arka fon….

Gezilecek yerler çok olduğu için yola devam ediyoruz..Tabii ki gittiğimiz yoldan geri dönerek..

Artık ARTVİN‘deyiz…

2- Arhavi: Artvin’in ilçelerinden olan Arhavi deniz istikametini bırakıp, dağlara doğru devam ettiğimiz kavşak konumunda. Şehir merkezini geride bırakıp, Arhavi merkezden yaklaşık 20 dakika uzaklıktaki, Çifte Kemer Köprüsü’yü görmeye gidiyoruz.

  • Çifte Kemer Köprüsü: Küçükköy ve Ortacalar derelerinin birleştiği yerde konumlanan Arhavi’deki Çifte Köprü, adımdan da anlaşılacağı gibi taşlık yolla birbirine neredeyse bağlı iki köprü. Doğu Karadeniz bölgesinde benzerlerini göreceğiniz köprünün diğerlerinden farkı, iki köprülü yapısı.

Bu yapının bir başka özelliği daha varmış; merkezkaç kuvvetine göre inşa edilmiş. Ayrıca köprü oluşturan taş yüzey, yumurta akı ve kireç ile sıvanmış.. 18. yüzyılda inşa edilen köprünün altı tam bir daire kesiti.. Bunca güzel lafın arasında malesef görüntü kirliliği oluşturan karşı tarafındaki betonerme bina dikkatimizi çekiyor. Neden böyle bir binanın yapımına izin verilmiş… Biz bu kentsel görüntüyü arkamıza alarak, güzel manzara ile bütünleşen Çifte Kemer Köprü’ nün tek başına ve bizimle fotoğraflarını çekmeye doyamıyoruz.

Yol boyunca akan dereyi takip ederek, Mençuna Şelalesi’ni görmeye gidiyoruz. Tabii göreceğiniz görsel şölenin her bir karesi fotoğraflık!

  • Mençuna Şelalesi: Arhavi’ nin Arılı Köyü‘nde yer alan şelale tam bir trekking yeri. Çünkü derenin  bittiği yerde başlayan asma köprü ile yürüyüş parkuru da başlamış oluyorsunuz. Bu yolun uzunluğu kesinlikle sizin performansınıza göre değişir. Ve kondisyonunuza göre.. Çok kolay bir yol diyemeyeceğiz. Patikalardan sonra başlayan dik merdivenler kesinlikle soluk kesiyor. Üstüne bir de yol yer yer yosun ve çamur olunca, trekking için harika bir macera sizi bekliyor. Sakın pes etmeyin. Çünkü bütün o terlemeye, şelaleden önce göreceğiniz köprü bile değer. Üç tahta direkli giriş ile öncelikle asma köprüye ayak basıyorsunuz. Muhteşem yemyeşil orman görüntüsü ile başınız dönerken, su sesini duyup arkanızı döndüğünüzde gözlerinize inanamayacaksınız. (Yani bize öyle oldu da shshs )

Kayaların arasından süzülen sularda oluşan gök kuşağı, gürül gürül akan şelale, şelalenin bitimde oluşan gölcük ve suların arasındaki kayalar….

mencuna-selalesi-3

Tam olarak nasıl anlatmalı bilmiyoruz ama burası kesinlikle görmeniz gereken harika bir görsel şölen! Yani bu şelalede fotoğrafa doyamayacağınızı ve biraz abartacağınızı garanti ediyoruz..

Aynı yoldan geri dönüyoruz ve arabaya atlayıp Borçka’nın yolunu tutuyoruz…

3- Borçka şehir merkezine Çoruh Nehri’ni birbirine bağlayan tarihi köprü ile ulaşıyorsunuz. Burayı yaklaşık 10 dakikada araba ile gezip bitirebilirsiniz. Balı meşhur Borçka, laz müteahhitlerden nasibini almış şehir merkezi. İstanbul’un az gelişmiş ilçelerinden birinde olduğunuz hissini veriyor.  Uzun ve şekilsiz binalar, yollardaki araba bolluğu dağların arasında kalan bu güzel ilçenin dokusunu tamamıyla bozmuş.

borcka

Borçka şehir merkezinden beklediğimizi alamayıp oluşan hayal kırıklığını hemen pozitif bir şeye dönüştürmemiz gerekiyordu. Vee yemek!!!! Köprüden geçip dümdüz ilerlediğinizde, yol bitiminden sola doğru devam edin. Ve üst geçidin olduğu yere vardığınızda solunuzda ünlü esnaf lokantası Gül Lokantasını göreceksiniz. Şehir merkezinde tabela olmadığı için, şehre girince birilerine de sorarsanız mutlaka gösterirler. Çünkü burası yerel halkın bildiği, turistik olmayan bir lokanta. İyiki de öyle olmuş ve lezzetli yemeklerindeki kaliteyi korumuşlar. Önerimiz döner! ne alaka döner demeyin. Burada döner bir başka. Öyle ki, 12:00-13:00 arası bitmiş olabilir. Eğer şansınız varsa tadacaksınız yani shshs.. Lakin rezervasyon yaptıramıyorsunuz… Diğer ev yemekleri de bir o kadar leziz. Döner yoksa, güveç yiyin shshs..

borcka-gul-lokantasi

Borçka Gül Lokantasında karnımızı doyurarak yola devam.. Tekrar köprüden geçerek, Karagöl istikametini alıyoruz…

Aracınız yol alırken, Muratlı Barajı tabelasını göreceksiniz. Baraj tam olarak yol üstünde olmasa da, mutlaka gitmeniz gereken bir yer olduğu için yolu uzatıp Muratlı Barajı’na gidiyoruz. Neden mi?

  • Muratlı Barajı: Artvin’in Borçka ilçesine bağlı Karşıköy‘de yer alan Muratlı Barajı’ nın suları altında kaldı. Yani bir batık şehir var suların altında…

muratli-baraji

Baraj göleti içinde köyden geriye sadece görebileceğiniz çay fabrikası bacası ve cami minaresi… Tam olarak sular altında kalmadan önce, yarısı suyun altında olan cami minaresinden ezan sesleri yükselirmiş… Artık duyamasak da, bu köy görülmesi gereken Türkiye’nin batık şehirlerinden birisi…

4- Şavşat: Türkiye’nin en sakin şehirlerinden Şavşat ilçesinin sınırlarında yer alsa da, yolların zorluğunu hesaba katarsanız aslında Karagöl Şavşat’ta değil! Şavşat ilçe merkezine 45 km uzaklıkta olan Karagöl’e giderken Şavşat ilçe merkezinden geçiyorsunuz. Fakat Şavşat Yaylaları ayrı bir yer. Haritadan bakınca sanki gidilebilir gibi görünse de, siz de bu algı yanılmasına kapılmayın sakın. Gerçekten birbirinden uzak. 

Yani Şavşat Yaylaları ve Karagöl ancak 1 günde yapılabilir…

  • Karagöl Sahara Milli Parkı: Aşağıkoyunlu Köyü’nün sınırlarında yer alan Karagöl Sahara Milli Parkı, Karagöl ve Sahara Yaylası‘ndan oluşuyor. Sahara Yaylası Şavşat ilçe merkezine 17 km uzaklıkta ve Karagöl ile ters istikamette. Yani Karagöl Sahara Milli Parkı’nda, aslında Karagöl ve Sahara Yaylası ayrı iki yer. Biz yayla turunu da ayrı bir günde yapacağımız için, Karagöl’e gitmeyi tercih ettik.

Karagöl’e ulaşmak için, Karagöl Milli Parkı tabelalarını takip etmeniz yeterli. Virajlı yollardan geçerken, iyi ki kendimiz araçla gelmemişiz demeden edemiyoruz. Böylece manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Yollarda dikkat etmeniz gereken özelikle bir bölge var ki, adını da olan kazalardan dolayı almış. İmdat! Burada çok dikkatli olun, sanki viraj hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. İmdat‘ta arabaların durması için yapılan düzlükte mutlaka fotoğraf çekmek için bir mola verin.

Karagöl Milli Parkı’na araç başına 20 TL ödeyerek gişeden giriyorsunuz. (Biz VIP ayrıcalığı ile bu ücreti ödemedik tabii shshs) Eğer hava güzel ise, sonrası Bebek’ te kahvaltı trafiği için verilen savaş gibi. Çünkü Karagöl sadece turistlerin değil, yerel halkında özellikle hafta sonu kaçamak yeri. Biz yine VIP olduğumuz için (böyle demek çok eğlenceli), minibüsümüzden indik ve park yeri aramak zorunda kalmadık. Tavsiyemiz, illa otopark kısmında zaman kaybetmeyin, çünkü taşlık yola da park yapılabiliyor. Yani devam edin azıcık..

Araçtan indikten sonra, ağaçlarla bezeli taşlık yolda yaklaşık 15 dakika ilerleyip, Karagöl’ü görebileceğiniz noktaya ulaşıyorsunuz. İşte bu noktada dikkat: Burası tam bir kaos!!! O kadar çok kalabalık ki, gölü görmek için insanları aşmak gerekiyor. Bir restoran ve çay tost çadırının olduğu giriş yerinde (burada aç kalmazsınız), piknik yapan insanları görünce biz ne oluyor burada demeden kendimizi alamadık. Çünkü her yer duman, mangal kokusu ve koşuşturmaca.

Hemen ön araştırmamızda gördüğümüz meşhur asma iskelede fotoğraf çektirmeye gittik ki burada sıra oluyor. Herkes bu klasik pozu istiyor.

Ve bizim asma iskele anlayışımız..

Bir el veya kafasız fotoğraf çekmek neredeyse imkansız… Biz direndik.. Ve bu asma iskelede oyalanmak zorunda kaldık. Aşağıdaki fotoğraftan kalabalık hakkında fikre sahip olabilirsiniz.

Bu işi hallettikten sonra, bu kadar yolu bu mangal dumanları altında gölü görmeye mi geldik diye düşünürken, insanlardan uzaklaşmaya karar verdik.

Asma iskelenin solunda kalan, çamur ve odunlardan yapılmaya çalışan bakımsız patikadan gidebileceğimiz yere kadar gidelim dedik. Ve iyi ki dedik! Çünkü bizim için Karagöl işte o zaman başladı!!

Yukarıdaki fotoğraftan da anlayacağınız üzere, kalabalıktan hiç bir şey görülmüyormuş. Ve fondaki duman sis değil son fotoğraftaki çadırcıların mangal dumanı! Evet burada çadır atabilirsiniz. Ama mangal için dikkatli olunmalı! İnsanlar azaldıkça yani mangal dumanı azaldıkça, Karagöl’ün üstündeki sis perdesi çekilmeye başladı ve doğanın güzelliğini görmeye başladık.

karagol-11

Şavşat Karagöl, bir heyelan gölüdür. Heyelan kötü bir şey olsa da, iyi ki o kayalar kaymış ve içine sular birikip Karagöl’ü oluşturmuş.. Gölün çevresi, göknar, ladin ve sarıçam ağaçları ile dolu. Etrafı yemyeşil bir bitki örtüsü ile çevrili Karagöl, ender manzara güzelliklerine sahiptir.

Türkiyenin Milli parklarının en üst sıralarında yer alan Karagöl, her bir adımınızda fotoğraf çekmek için sizi durduracak harika bir manzaraya sahip. Sizleri düşünerek örnek pozlardan bir portfolio hazırladık. Sırf sizin için.

Özellikle gökyüzünün göle yansıması ile oluşan görüntü o anda fark etmeseniz bile, çektiğiniz fotoğraflara baktığınızda sizi hayrete düşürecek.

Karagölü çevreleyen ormanda çeşitli hayvanlarda yaşıyor. İnsanlardan korkmuş olsalar gerek biz karşılaşmadık… Fakat Karagöl’ün girişini görebileceğiniz yerde kamp çadırlarına rastladık. Lokasyon olarak harika ama kamp yapılmasa da bu milli park daha çok korunsa diye düşünmedik değil. Çünkü bu muhteşem manzaraya bu kadar çok ve en önemlisi bilinçsiz insan hiç yakışmamış…

Eğer Karagöl’de dingin dakikalar geçirip bol bol fotoğraf çekmek istiyorsanız, kesinlikle Karagöl’e ulaştığınız yerde değil, hemen çevresini gezerek vakit geçirmelisiniz. Unutmayın, bu güzel gölü 360 derece gezebiliyorsunuz. Ve Karagöl’e gelmek için haftasonunu tercih etmemelisiniz…

BONUS: Şavşat’ta kalabalıktan uzaklaşmak isterseniz, Karagöl’ü geçtikten sonra Balıklıgöl’de de çadır atabilirsiniz.

Karagöl’ün eşsiz manzarasını içimize çekerek, geri dönüş yoluna çıkıyoruz. Tabii ki aynı yollardan RİZE‘ye geri dönüyoruz…

Ve yollar bizi başlangıç noktamıza yani Çayeli’ye götürüyor…. Yazımızın başında bahsettiğimiz sürprizde sıra yehhuu! Çayeli türküsünden başka bir şeyle daha meşhur! Kuru fasulye!!! Lale Lokantası ve Hüsrev Lokantası kime sorarsanız gösterecekleri en meşhur iki lokanta. Kuru fasulye ne alaka demeyin! Şöyle ki, Hüsrev’de saat 20:00’de kuru fasulye bitmişti ve Lale’ye gittik. Orada da yoktu, sonra inadımızdan tekrar yapmaya başladılar. 40 dakika sonra bu enfes kuru fasulyeler midemizdeyken, hazzın doruklarındaydık. Mutlaka ama mutlaka gidin. Yiyin.

Bir de enişte tatlısı diye bir tatlı varmış. Lale Lokantası’nın arka sokağındaki küçük bir dükkanda satılanı meşhurmüş. Onu da yiyin.

Sabah 09:00’da başladığımız Karadeniz’in doğusu turumuz saat 08:00’de böylece bitti… Manzarası, doğası, tabiatı ile kesinlikle ve kesinlikle tavsiye ettiğimiz bir yolculuk oldu. Unutmayın haritalar sizi yanıltmasın, görecekleriniz gördüklerinizden daha fazlası olacak…

Yazdıkça yazmışız, şimdilik Artvin’den son durumlar böyle. Kıps

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.