Avrupa’da Araç Kullanmak


Avrupa’da araç kullanmak için ehliyet yani öncelikle Avrupa’ da geçerli bir sürücü belgeniz olması gerekiyor. Panik yapmayın! 2016 Ocak ayından itibaren eski sürücü belgelerinizi yenileyerek, alacağınız yeni çipli ehliyetler artık tüm AB üyesi ülkelerde geçerli. Yani bu rotaya çıkmadan önce Nüfus müdürlüğü Resmi web adresinden online randevu alıp, eski ehliyetlerinizi yeniletmeniz öncelikli şartımız.

Sonrasında araç kullanacağınız şehir için biraz ön araştırma yapmalısınız. Forumlarda istediğiniz her türlü konuda cevap alabileceğiniz sorular zaten birileri tarafından sorulmuştur, emin olun. Sadece biraz google araştırması ile ihtiyacınız olan her tür bilgiye rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Genel geçerliliği olan birkaç şeyi paylaşmak gerekirse; bir ülkeden diğerine geçerken, ülke sınırlarında bagaj, araç ve kimlik kontrolü yapılabilir. Ancak bu kontroller çekinmenizi gerektirmeyen rutin kontrollerdir. Bagajınızda ceset ya da uyuşturucu madde taşımıyorsanız korkmanıza gerek yok yani shshs.. Ayrıca, Avrupa’da bir çok ülkeye giriş yapmadan önce, sınırda “pul” almanız gerekir. Bu pullar ise kalacağınız gün sayısına ve aracınızın tipine göre ücretlendirilir. Bunun dışında, genelde bütün Avrupa’ da, şehirlerin belli kısımlarına, özellikle old town denilen eski şehir merkezlerinde araç ile girmek yasaktır çünkü bu yollar sadece yaya trafiğine açıktır. Bir çok Avrupa şehrinde, şehir içi otopark ücretleri ülkemizdekine göre çok daha pahalıdır ve zaten genelde otopark bulmak da büyük sıkıntılı olabilir. Bunun için, seçtiğiniz otelin otoparkının ya da garajının olmasına dikkat etmenizi öneririz. Aracınızı otele park ederek, keyifli bir şehir yürüyüşünün tadını ucuz ve zahmetsiz olarak çıkartabilirsiniz. Yurt dışında iken, özellikle de Avrupa’ da ” Burada bir şey olmaz!” diye düşünmeyin çünkü Köln gibi büyük ve güvenli görünen şehirlerde bile hırsızlık olabilir, aracınızın camı kırılarak içerdeki değerli eşyalarınız çalınabilir ki benzer hikayeler işittik. Sonuç olarak, her türlü senaryoyu düşünerek, araçlarınızda lap top, çanta, cüzdan ve en önemlisi pasaport gibi kimlik kartlarınızı sakın ola bırakma gafletine düşmeyin. Bizden söylemesi..

Bütün bunları dikkate alarak hareket ettiğinizde Avrupa’da araç kiralamak aslında hiç de çekinilecek bir şey değil. Yani kendi ülkemizde de yaşayabileceğiniz muhtemel sorunlar dışında bir şey ile karşılaşabileceğinizi sanmıyoruz. Sonuçta Türkiye’de de araç kiralayıp bazı sıkıntılar yaşayabilirsiniz. Hangi ülkede olursanız olun, yanlış yere park ederseniz, hatalı sollama ya da kırmızı ışık ihlali yaparsanız, herhangi bir kazaya karışır aracın hasar almasına sebep olursanız, araçtan GPS aletini söküp çantaya atarsanız vs vs, sonradan size postalanan cezayı ödemeniz gerekir. Sonuçta, sırf kendi ülkemizde de araç kiraladık diye sorunsuz bir seyahat yapacağımızın garantisi olmadığı gibi, yurt dışındasınız diye “Ya başıma bir şey gelirse?” çekincesiyle kendinizi kısıtlamamalısınız. Eğer yeteri kadar yabancı diliniz var ve kendinizi savunabiliyorsanız, hatta yanlış, yasalara aykırı bir şey yapmıyor ve herhangi bir savunmaya mahal verecek bir olaya karışmıyorsanız içiniz rahat olsun ve kesinlikle Avrupa’da road-trip’in zevkine varın deriz!

Biz “roadtrip” yani araba yolculuğu yapmayı çok sevdiğimiz ve genelde daha fazla tercih ettiğimiz için, aşağıda sıralayacağımız birçok alternatifi değerlendirerek en uygunu hangisi ise onu seçiyoruz. Evet, yurt dışında trenler oldukça kullanışlı; çok geniş bir tren ağı mevcut, inanılmaz kolay anlaşılır bir sistemleri var, trenler dakik, garlar, peronlar çok net işaretlerle belli ve fiyatları da çok ideal. Ancak, eğer 3- 4 kişilik gruplar halinde, birden fazla şehir hatta ülkeyi kapsayan bir rotanız varsa, araç kiralamak daha uyguna geliyor ve araçla yolculuk yapmanın zevki, özgürlüğü daha başka oluyor.

Trafik kuralları, trafik işaretleri, levhalar yani yoldayken anlamanız ve dikkat etmeniz gereken herşey aynı olduğu için Avrupa’da araç kullanırken sanki Türkiye’deymişsiniz gibi hissedeceksiniz. Tabii Londra ve ya Kıbrıs‘ta araç kullanmak biraz daha sıkıntı olabilir zira bu ülkelerde trafik bizdeki gibi sağdan değil soldan akıyor dolayısıyla kafanız birkaç saat karışabilir ama sonra dikkatinizi toparlar ve zor da olsa adapte olabilirsiniz. Yurt dışında araç kullanma konusunda bize göre tek sorun aslında benzin fiyatları. Türkiye’de de benzin maalesef oldukça pahalı ancak yurt dışında kurdan dolayı biraz daha masraflı gelebilir. Seyahatinizde başlamadan önce gideceğiniz ülkenin tren bilet fiyatlarını ve araç kiralarsanız ödeyeceğiniz ücreti hesaplayıp ona göre tercihinizi yapmalısınız.

Bu arada yeri gelmişken hatırlatalım; Avrupa’da benzin istasyonlarında çalışan sadece kasiyer ve bazen de temizlik görevlileri. Yani benzini siz doldurup, aracınızın yağını, suyunu, tekerleklerinizin havasını yine siz kontrol etmelisiniz. Bunun için gitmeden önce pratik yapmanızda fayda var.

  • Havaalanında araç kiralama:

İspanya seyahatimizde Madrid havaalanında araç kiralamış, yaklaşık 10 günlük Endülüs gezimiz sonunda aracı tekrar hava alanına bırakmıştık. Aracı teslim alırken herhangi bir sorun yaşamadık ancak dönüşte uçuşumuz çok erken saatte olduğu için hava alanındaki ofis kapalıydı ve uzun bir süre aracı nereye teslim edeceğimize karar veremedik. Biz otoparkta bir o yana bir bu yana giderken benzinin ibresinin azaldığını fark edip, tekrar otoparktan çıkarak yakınlarda bir benzin istasyonu aramaya koyulduk. Biliyorsunuz araçlar size depo dolu teslim ediliyor ve bu şekilde bırakmanız isteniyor. Otoparka tekrar geldiğimizde birçok araç kiralama şirketinin panosunun olduğu park alanını fark edip, kiralık aracımızı park ettik. Aracı kiraladığımız şirketin hava alanındaki ofisinde yer alan “car key drop- off” yazılı posta kutusuna da anahtarları atarak uçuşumuza yetiştik. Sonradan gelen e-mailde, aracı yanlış yere park ettiğimiz için ekstra bir otopark ücreti yansıtıldığı ve bunu da kredi kartımızdan çektiklerini belirttiler. Biz de bu kadarla kurtulduğumuz için şükredip, herhangi bir itirazda bulunmadık ama kendilerine daha net bilgi vermeleri konusunda bir öneri yanıtı attık. Özetle, birçok havaalanında Sixt, Europcar, Avis gibi uluslararası araç kiralama şirketlerinin ofisleri bulunuyor. Bagaj teslim noktasından, çıkış kapılarına kadar olan bölgelerde direkt dikkatinizi çekecek bu ofislerden birine uğrayarak bilgi alabilir, fiyat karşılaştırması yapabilir ve araç seçimi yapabilirsiniz. Küçük bir öneri, kiraladığınız aracın GPS’ inin olmasını tercih edin ve dönüşte siz de sabahın köründe aracı teslim etmek zorunda kalacaksanız daha açık ve net bilgi edinin bizim gibi bir de otopark ücreti ödemek zorunda kalmayın.

  • Seyahat öncesi internetten araç kiralama:

Almanya’dan İtalya’ya yaptığımız bir yolculukta holidayautos.de websitesinden araç kiralamıştık. Aracı nereden teslim alacağınızı (genelde birçok şehirde anlaşmalı büroları oluyor), hangi ülkelere seyahat edeceğinizi (bu ücreti belirleyen önemli bir kriter) belirttikten sonra ehliyet ve kimlik gibi belgeler ile toplam ücreti ödüyorsunuz. Sonrasında, belirttiğiniz gün ve saatte aracı teslim alıp, yine deposu tam dolu olarak kararlaştırdığınız yere teslim ediyorsunuz. Yani aslında havaalanında yaptığınız işlemler ile aynı. Bu şekilde uzun bir uçuş sonrası bir de araç kiralama ile uğraşmanıza gerek kalmıyor ya da olur da uçağınız rötar yapar ve havaalanındaki ofislerin kapalı olduğu bir saatte inerseniz kendinizi riske atmamış oluyorsunuz. Tabii bir de istediğiniz özellikle araç kalmama gibi kötü bir sürpriz ile karşılaşma ihtimalinizi de azaltmış oluyorsunuz. Bu arada araçlar GPS ile takip ediliyor, yani rotanız hakkında yalan söylemek ve araç ücretini ucuza getirmek gibi kötü düşünceler aklınızdan bile geçmesin.

  • Araç paylaşımı

Paris‘ten Brugge‘a covoiturage.fr websitesini kullanarak araç paylaşımlı seyahat etmiştik. Bu sistem son zamanlarda Türkiye’de de yaygınlaşmaya başladı ama Türk insanı birbirlerine pek güvenmediği için ne kadar tercih ediyor bilemiyoruz. Avrupa’da insanların güven ile ilgili bir çekincesi olmadığı için özellikle hafta sonu diğer şehirlerde yaşayan ailelerini ya da arkadaşlarını ziyarete giden insanlar bu alternatifi fazlaca değerlendiriyor. Belki bütün seyahatiniz boyunca değil ama aynı ülke sınırları içinde yapacağınız kısa mesafe yolculuklarda siz de araç paylaşımı yapabilir, bu sayede hem lokal insanlarla tanışma hem de enteresan bir deneyim yaşama fırsatı yakalayabilirsiniz. Biz bu yolculuğumuzdan çok keyif almış ve çok farklı 2 insanla tanışmıştık. Şans her zaman yaver gitmeyebilir ve yolculuk boyunca tek kelime muhabbet bile etmek istemeyeceğiniz kişilere denk gelebilirsiniz ama ön yargılı olmadan denemenizi tavsiye edeceğimiz bir alternatif.

  • Kendi aracınız ile yolculuk:

Bu tabii ki yakın mesafeler için daha geçerli bir seçenek. Biz Türkiye’den Bulgaristan ve Yunanistan’a kendi aracımızla gitmiş, hem yeterince özgür ve hem bütçe olarak çok uygun bir tatil yapmıştık. Kendi aracınızdaki konforu hiçbir yerde bulamazsınız ama araçta kesinlikle minimum 2 şoför olmasını öneririz. Tüm yolculuk boyunca direksiyon sallayıp bir de sevimli bir tatil yapacağınıza pek ihtimal veremiyoruz zira uzun mesafede araç kullanmak gerçekten çok yorucu ve bezdirici olabilir. Orta Avrupa’da araç kullanırken, özellikle Arnavutluk‘ta çok sık yaşanan hırsızlık olaylarını da dikkate alarak, uyanık olmanızı öneririz.

Özetle, eğer araç kullanmayı seviyorsanız, road-trip yaparak keyifli vakit geçireceğinize emin olduğunuz bir grup ile seyahat ediyorsanız, aynı tatilde birden fazla ülke/ şehir görmeyi planlıyorsanız kesinlikle Avrupa bu açıdan çok ideal. İnsanların trafik kurallarına uyması ve trafikte sakin ve saygılı olmaları dışında yolların düzgün, şeritlerin geniş, işaret ve levhaların düzenli olması gibi sebepler ile kesinlikle Avrupa’ da araç kiralamanızı öneriyoruz.

Şimdiden güvenli, kazasız belasız, eğlenceli sürüşler dileriz 😉

3 Yorum

Hakan Atas için bir cevap yazın Cancel

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.