Gökçeada’da Ruhunuzu Besleyecek Bir Hafta Sonu


1970 yılında adı Gökçeada olarak değiştirilen “İmroz”, Türkiye’nin en büyük adası. Eski adı, Rüzgarlı Ada, Rumca ismi ise “Çorak topraklarda bereket” tanrısı anlamına geliyormuş. Ada’ya geldiğinizde çok da yerinde isimler olduğunu anlayacaksınız. Çanakkale Kabatepe Limanı’ndan bindiğimiz arabalı feribot 1,5 saat sonra Gökçeada Kuzu Limanı’na yanaştığında karşımıza çıkan çıplak dağların verdiği ilk izlenim de bu zaten..

2011 yılı itibariyle Gökçeada dünyanın ilk cittaslow adası.. Cittaslow tanımını bilmeyenler için kısaca sakin şehir anlamına geldiğini söyleyelim. Hızla değişen dünyanın yoğun, stresli, koşuşturmalı hayat tarzına karşıt olarak ortaya çıkmış bir akım. Anlaşılacağı üzere, kalabalık, lüks, sabahlara kadar eğlence peşinde olanların canı sıkılıp, uykusu gelebilir. Ama bizim tam anlamıyla aradığımız bu yavaşlık olduğu için, Gökçeada çok doğru bir seçimdi.. Ağustos ayının sonunda günübirlik gittiğimiz Gökçeada’da geçirdiğimiz ilk  birkaç saatte insan nasıl kendine gelir sorusunun cevabını aldık. Bakir doğanın güzelliği, kadifemsi hava ve etrafta yükselen hoş bir koku ile buluşunca meditasyona falan gerek kalmıyor direkt hipnotik bir etki yaşayarak kim olduğunuzu bile unutuyorsunuz.

Kalabalık illerden gelenler için bomboş bir yer burası, hiçbir şey yok! İşte zaten asıl güzel olan da bu. Dokunulmamış, bozulmamış, kirletilmemiş olması.

Gökçeada’da ne yapılır, Gökçeada’da nereler gezilir diye soranlar için şimdi size günübirlik Gökçeada çıkartmamızın detaylarını anlatmaya başlayalım.

Biz öğle saatlerinde vardık adaya. İlk durağımız Zeytinli köyü oldu. Dünya’daki 300 milyon Ortodoks Hristiyan’ın ruhani lideri olan 1. Bartholomeos, Zeytinliköy’de doğmuş. Rum ortaokulunun önünde Bartholomeos’un öğrenciliğinin temsili heykeli de bulunuyor. Okulun bahçesindeki otopark ücretsiz. Aracımızı oraya bırakarak yürümeye başlıyoruz. Arnavut kaldırımlı hafif yokuşlu yollarda yürümek yorucu oluyor. Bu yüzden topuklu ayakkabı vesair giymeyin, aklınızı peynir ekmekle yemeyin diyoruz 🙂 Bu köyde okul dışında, bir kilise, birkaç tane cafe- restorant mevcut. Rumların çoğunlukla yaşadığı bir bölge olduğu cafelerin isimlerinden de belli oluyor zaten. To Steki Tis  Minas yani Mina cafesi gibi mesela..

Burada ilk iş Madamın Dibek Kahvesi ‘nde sade bir dibek kahvesi içiyoruz, ardından da hemen solundaki dar sokaktan devam ederek Barba Hristo ‘ da sakızlı muhallebisinin tadına bakıyoruz. Bu köyde sabah uzun bir kahvaltı yapmak, Rum esnafla sohbet etmek yapılacak en keyifli aktivitelerden. Biz ise kısa bir yürüyüş ardından arabaya atladığımız gibi diğer köylere devam..

Bir sonraki durağımız Kaleköy.. Kaleköy’de önce limanda kısa bir yürüyüş yapıp sonra Yukarı Kaleköy’e İmroz Poseidon restoranta akşam yemeği yemeye gidiyoruz. Ve tabii ki güneşi batırmaya. Mezeler taze ve manzara şahane burada.. Tabii ki yanına da ayıptır söylemesi rakı, oh keyfimize diyecek yok. Göz alabildiğine uzanan bir deniz ve inanılmaz yavaş bir gün batımı. Yerinizden kalkmak istemeyeceğiniz türden huzurlu bir mekan. Ancak özellikle yazın hafta sonlarında rezervasyon yaptırmak şart. Şayet yer bulamasanız bile, restorantın hemen yanındaki kayaların üzerine oturarak bu manzaraya şahitlik edebilirsiniz.

Kaleköy’de önerilen bir diğer yer ise Mustafa’nın Kayfesi ancak biz gidemedik. Aklınızda bulunsun. Burası özellikle serpme kahvaltısı ile meşhur. Ada’da bir gece geçirecekler sabah erkenden kalkıp Mustafa’nın Kayfesinde kahvaltı keyfi yapabilirler.

Gökçeada’da toplam 10 tane köy mevcut. Bunlardan en popüler olanları Bademli, Kaleköy ve Tepeköy.

Tepeköy her sene 15 Ağustos’ta ünlü Meryem Ana Panayırı kuruluyor, 10 günlük süreye yayılan kutlamalarda köy meydanlarında kurulan koca kazanlarda yemekler pişiriliyor, danslar ediliyormuş. Eğer denk gelirseniz aklınızda bulunsun.

Eski Bademli köyünde yer alan tarihi çamaşırhane, önündeki asırlık çınar ve ilkokul binaları görülmeye değer yerlerden.

Dereköy’de kuş bakışı muhteşem bir manzara ve yel değirmenleri var… Yıllar önce Rumlar tarafından yapılan yaklaşık yedi adet yel değirmeni şu an yıkılmış, harabeye dönmüş durumda maalesef.… Rumlar, zamanında bu değirmenlerde buğdaylarını öğütüp kışlık yiyeceklerini hazırlarmış.

Gökçeada’da denize girilecek koylar:

Aydıncık Plajı, Laz Koyu, Yuvalı Plajı, Gizli Liman, Yıldızkoy, Marmaros ve Kuzu Limanı.

Eşelek köyü’nde yer alan Aydıncık plajına yıllar önce gitmiştik. İnanılmaz rüzgarlı bir koy. Doğal olarak da rüzgar sörfü yapanların en fazla tercih ettikleri yerlerden birisi. Koyda rüzgar sörfü eğitimi veren okullar da mevcut. Eğer denemek isterseniz özel ders alabilirsiniz. Bulgar turistler Türklerden daha önce keşfetmiş ve doldurmuş burayı.

Aydıncık ve Kefalos plajının ortasında yer alan Tuz Gölü Gökçeada’nın diğer görülesi yerlerinden. Yazın kuruyan gölün üzerinde yürüyebilir, sonbaharda su dolmaya başlayan gölü ziyaret eden flamingoları fotoğraflayabilirsiniz. Ayrıca gölde çıkan siyah çamurun da birçok hastalığa iyi geldiği söyleniyor, denemesi bedava, buyurun afiyetle vücudunuzu çamura bulayın 🙂

Yıldızkoy‘da yer alan Arkadia kamp alanı en fazla adı geçen kamping alanlarından. Eğer Gökçeada’nın rüzgarından çekinmez ve çadır kurmak isterseniz denemenizi öneririz.

Laz Koyu; bizim denemediğimiz ama denize girilecek en iyi yerlerden biri olarak bahsedilen bir başka koy.

Kaleköy ve Kuzu Limanı arasında yer alan Gökçeada Su Altı Milli parkında, Gökçeada Dalış Merkezi aracılığıyla sualtı milli parkı’nda dalış yapabilirsiniz.

Gökçeada’ya nasıl gidilir:

Gökçeada’ya Çanakkale Kabatepe limanından her 2 saatte bir kalkan feribotlar ile gidebilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürüyor ancak oldukça keyifli. Eğer feribotun kalkmasına daha çok zamanınız varsa, iskelenin hemen yanındaki Kapatepe Orman Parkında denize girmenizi öneririz.

Gökçeada’da ulaşım:

Gökçeada’da bir- iki gün kalacaksanız ve mümkün olduğu kadar çok yer keşfetmek istiyorsanız araç ile gitmenizi tavsiye ederiz. Bu arada motosiklet adalıların da en fazla tercih ettikleri ulaşım aracı.

Gökçeada’da ne yenir:

Gökçeada bütün meyve ve sebzelerin en doğal olanını bulabileceğiniz bir yer. Her şey organik, her şey lezzetli. Ada’da dibek kahvesi, karadut, balık-meze, ise oldukça popüler. Ayrıca oğlak tandır, buharda oğlak, kuzu kapama da burada illa tadına bakılması önerilen alternatiflerden.

Gökçeada’dan ne alınır:

Gökçeada’dan  %70 zeytinyağı, adanın keçi sütü ve adanın yağmur suyundan yapılan sabunlar, ev yapımı karadut reçelleri ve dibek kahvesi başta olmak üzere, Meydani Pastanesi’nin Efibadem Kurabiyesi, adaya özgü bademli un kurabiyesi ve merkezde’ki Kokina adlı dükkandan hediyelik ürünler alabilirsiniz.

Gökçeada Meyhaneleri:

Son Vapur- Zeytinliköy,

Adada Dört Mevsim- Kaleköy,

Anglikis Taverna- Tepeköy,

Dami- Merkez,

Dimitri- Bademli Köyü,

Eleni Restoran- Tepeköy,

Parea- Zeytinliköy,

Son Vapur- Tepeköy

Barba Yorgo’nun Tavernası- Tepeköy

Eğer Gökçeada’da konaklama yapacaksanız biz Rum mimarisi olan bir yer seçmenizi öneririz ancak merkezde çok daha uygun otel ya da pansiyonlar bulabilirsiniz.

Bir hafta sonu için gidip, kesinlikle tazelenmiş olarak dönmek için Gökçeada’yı yakın rotalar kuşağından ilk sıralara koyuyoruz..

1 Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.